Sembolizm ve Kur’an

Tasavvufçuları “sembolizm”e sarılmakla suçlayan (….), Meâlinde onlardan geri kalmayacak derecede “sembol”cü ve “batınî bir yorum” anlayışı sergiler. Sembolleri; görünmeyen âlemin yeryüzündeki tezahürü sananlar, aslında ahiretle ilgili çok tehlikeli ve Kur’an hakikatine aykırı sözler sarfetmektedirler.

Buna misal olarak “cennet meyveleri, nehirleri ve yiyecekleri”ni sembolik anlatım görenler, bunun “hakikati”nin nerede olduğunu nasıl söyleyeceklerdir? Hâlbuki burada olan ve tezahür eden bir şeyin ahiretteki olgu ve gerçekler için “sembol” anlamı ifade etmesi söz konusu edilebilir. Ama zaten “ahirette hakikat” olan şey nasıl olur da Kur’an’da “sembol”le ifade edilir?

Mesela Kur’an; ahiretteki nimetleri anlatırken, anlatımını dünyadaki olgular üzerine kurmaz. Aksine dünyada gördüğümüz nimetler ve acılar belki ahiretteki nimetlere ve acılara sembolik birer gösterge ya da işaret olabilir. Mesela Kur’an’da kâfirlerin dünyada gördükleri azabın ahiretteki azaptan bir nebze olduğu ve hatta ahiretteki azabın daha “şedîd” olduğu söylenir. Bu, “sembolik” bir anlatım olarak nitelendirebilir mi? O zaman, ahiretteki cehennem azabı, kendinde neyin sembolü olacak ki? Bunun için ahiretteki azaba; “semboliktir” dediğiniz zaman, kendi dışında bir hakikati temsil ettiğini söylemiş oluruz.

Peki, cehennemin azabı, kendisinin dışında hangi hakikatin sembolü oluyor? Cennetteki; “süt ve bal nehirleri” eğer sembol ise, bunun kendisi dışında bir hakikate işaret etmesi gerekir. Eğer cennet hakikatse ve burada da bir sembolle ifade edilecekse, bunu neyle ve nasıl ifade edebiliriz? Ahiretteki nimet ve azap için misal verilen hadiseleri, bu durumda; “akıl ötesi” “akıl dışı” şeyler olarak mı göreceğiz?

Dolayısıyla Kur’an dilinde ifadesini bulan ahiretle ilgili hadiselerin acaba ne kadarı bizim aklımızın ürünüdür ya da ne kadarı aklımızın icad ettiği anlamların varlığına bağlıdır diye bir soru, bize Kur’an sembolizminden söz edenlerin bulundukları yeri anlatmaya yetecektir.”

Mehmet Emin Akın